Skolyoz Ameliyatı

Skolyoz, omurganın normalde düz olması gereken dikey eksende yana doğru eğrilmesiyle karakterize bir omurga bozukluğudur.

Prof. Dr.
Nurullah Ermiş
Ортопедия и травматология

Yayın tarihi:

15/5/2025 5:42 PM

Skolyoz Nedir?

Skolyoz, omurganın normalde düz olması gereken dikey eksende yana doğru eğrilmesiyle karakterize bir omurga bozukluğudur. Sağlıklı bir omurga arkadan bakıldığında düz görünürken, skolyozlu bir omurga “S” veya “C” şeklinde anormal kıvrımlar gösterir . Eğrilik genellikle ergenlik dönemindeki büyüme atağı sırasında ortaya çıkar ve kız çocuklarında belirgin eğrilik gelişme olasılığı erkeklere göre daha yüksektir (ciddi skolyozda yaklaşık 4:1 oranında) . Skolyozun çoğu vakasının nedeni idiopatiktir (yani altta yatan belirli bir sebep bilinmez); ancak genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin birleşimi rol oynayabilir . Bunun yanında doğuştan omurga anormalliklerine (konjenital skolyoz), sinir-kas hastalıklarına (ör. serebral palsi gibi) veya dejeneratif değişikliklere (ilerleyen yaşla omurlar ve disklerde bozulma) bağlı olarak da skolyoz gelişebilir.

Skolyozun belirtileri çoğu zaman hafiftir ve özellikle çocuklarda ağrıya neden olmayabilir. Aile veya doktor genellikle omuz seviyelerinde eşitsizlik, bir kürek kemiğinin diğerinden daha çıkık durması, bel üçgenlerinde asimetri veya öne eğilme testi sırasında sırtın bir yanında kaburgaların daha yüksekte olması gibi bulgularla skolyozu fark eder. Hafif dereceli skolyoz (< 20° eğrilik) genellikle belirgin bir şikâyet oluşturmaz. Ancak eğrilik arttıkça gövde yapısında bozulma gözle görülür hale gelir ve şiddetli skolyoz vakaları nefes almada zorluk veya hareket kısıtlılığına yol açabilir . Erişkin yaşta skolyozu olan hastalarda da sırt veya bel ağrısı sık görülen bir belirtidir ve yaş ilerledikçe ağrı şiddetlenebilir . Bunun nedeni, yetişkinlerde omurga etrafındaki kasların ve disklerin yıllar içinde ek yük altına girerek yıpranması, sinir baskıları ve denge bozukluklarıdır.

Skolyoz toplumda nadir görülen bir durum değildir – yaklaşık her 100 kişiden 3’ünde skolyoz vardır (çoğu hafif dereceli ve müdahale gerektirmeyen eğriliklerdir). Ancak ciddi derecede ilerleyen skolyoz daha az kişiyi etkiler. Tanı genellikle fizik muayene ve röntgen görüntüleme ile konur. Röntgen ile eğriliğin Cobb açısı denen derecesi ölçülür; bu ölçüm tedavi planını belirlemede kritik öneme sahiptir. Hafif eğrilikler düzenli takip edilirken, ilerleyici veya belirli eşiklerin üzerindeki eğrilikler için tedavi gerekebilir.

Şekil: Ameliyat öncesi bir skolyoz vakasına ait röntgen görüntüsü. Omurganın göğüs (torasik) ve bel (lomber) bölgelerinde belirgin S şeklinde eğrilik mevcuttur ve omurlar sağa ve sola doğru anormal açılar yapmaktadır.

Şekil: Aynı hastanın skolyoz ameliyatı sonrasındaki röntgen görüntüsü. Omurgaya yerleştirilen metal vidalar ve çubuklar yardımıyla eğrilik büyük ölçüde düzeltilmiş ve omurga hizalanmıştır. İyileşme sürecinde omurların kaynamasıyla (füzyon) omurga bu yeni pozisyonda sabitlenir.

Skolyozun tedavisi eğriliğin derecesine, hastanın yaşına ve skolyozun tipine göre değişir. Çoğu hafif vakada sadece düzenli kontrollerle eğriliğin ilerleyip ilerlemediği gözlenir. Orta dereceli eğriliklerde (genellikle büyüme çağındaki 20°–40° arası eğrilikler) ortez/korse tedavisi önerilir; uygun şekilde kullanılan korseler büyüme tamamlanana dek eğriliğin artmasını engellemeye yardımcı olabilir. Ayrıca hastanın durumuna özel egzersiz programları ve fizik tedavi, özellikle çocuklarda ve gençlerde, sırt kaslarını güçlendirerek omurgayı desteklemek amacıyla kullanılabilir. Ancak egzersiz tek başına büyük eğrilikleri düzeltmez, daha çok ilerlemeyi yavaşlatmaya ve genel postürü iyileştirmeye yöneliktir.

Bu konservatif yöntemlere rağmen skolyoz ilerler ve ciddi boyutlara ulaşırsa cerrahi tedavi gündeme gelir. Aşağıda skolyozun ne zaman ameliyat gerektirdiği ve ameliyat sürecinin detayları ele alınmıştır.

Skolyozun Ameliyatla Tedavisi Ne Zaman Gerekir?

Skolyoz cerrahisi, omurgadaki eğriliğin ciddi olduğu veya ilerleyerek hastanın sağlığını ve yaşam kalitesini tehdit ettiği durumlarda düşünülür. Her skolyoz hastasının ameliyata ihtiyacı yoktur; genelde cerrahi, diğer tedaviler yetersiz kaldığında veya eğrilik belirli bir eşiğin üzerine çıktığında son çare olarak uygulanır. Peki ameliyat kararı hangi durumlarda gündeme gelir?

  • Eğrilik Açısının Büyüklüğü (Cobb Açısı): Ortopedi ve omurga cerrahisi uzmanları genellikle 45°–50° üzerindeki omurga eğriliklerinde cerrahi tedaviyi önermektedir . Özellikle büyümesini tamamlamamış ergen hastalarda Cobb açısı 45 dereceyi geçtiğinde, eğriliğin ergenlik boyunca hızla artmaya devam etme riski çok yüksektir . Bu eşik, dünyaca kabul görmüş iki önemli kuruluşun önerileriyle de uyumludur: SRS (Skolyoz Araştırma Derneği) ve SOSORT (Skolyoz Ortopedik ve Rehabilitatif Tedavi Topluluğu), yaklaşık 45–50 derece üzerindeki eğriliklerde cerrahi düşünülmesi gerektiğini belirtmektedir . Çünkü bu seviyedeki eğrilikler, büyüme tamamlandıktan sonra da ilerleyebilir ve ileri yaşlarda ciddi problemler yaratabilir.

  • İlerleyici Eğrilik: Eğrilik açısı henüz 45 derecenin altında olsa bile takipler sırasında eğriliğin hızla ilerlediği görülürse (örneğin bir yıl içinde belirgin artış), cerrahi müdahale gündeme gelebilir. Özellikle büyüme çağındaki çocuk ve gençlerde 25–40 derece arası orta dereceli eğrilikler korse ve fizik tedaviye rağmen ilerliyorsa, büyüme bitmeden ameliyat planlanabilir. Çünkü ergenlik büyüme atağında eğriliklerin artma potansiyeli yüksektir. İskelet olgunluğu sağlandıktan sonra (kızlarda adet gördükten ~2 yıl sonrası, erkeklerde pubertenin sonu), idiopatik skolyozun ilerleme hızı yavaşlasa da büyük eğrilikler erişkin dönemde de yılda ~1° ilerlemeye devam edebilir. Nitekim yapılan gözlemler, erişkinlikte tedavi edilmemiş büyük açılı skolyozlarda zamanla ilerleme olabileceğini göstermektedir . Özellikle 50° üzerindeki eğriliklerin yetişkinlikte de yavaş da olsa artmaya devam etme eğilimi vardır. Bu nedenle, genç yaşta eğrilik belli bir seviyeyi geçmişse ileride daha büyük cerrahiler gerektirmemek için vakitlice ameliyat önerilebilir.

  • Klinik Belirtiler ve Kozmetik Kaygılar: Eğriliğin derecesi kadar hastada yarattığı belirti ve bulgular da önemlidir. Örneğin, ağır skolyoz vakalarında omurganın eğriliğine bağlı olarak kaburga kafesinde dönme (rotasyon) meydana gelir ve bu da sırtta kamburumsu bir çıkıntı (gibozite, halk arasında “kostal kamburluk”) oluşturur. Bu görünüm özellikle genç hastalarda ciddi kozmetik rahatsızlığa neden olabilir. Eğrilik arttıkça omuz ve kalça seviyeleri arasındaki asimetri belirginleşir, giysi uyumu bozulur. Eğer skolyoz hastanın dış görünümünü ileri derecede etkileyerek psikolojik sorunlara yol açıyorsa, bu da cerrahi endikasyonu destekleyen bir faktör olabilir . Tabii ki cerrahinin öncelikli amacı kozmetik değildir; ancak ciddi deformitenin giderilmesi hastanın özgüven ve yaşam kalitesini belirgin şekilde artırır.

  • Ağrı ve Nörolojik Semptomlar: Adölesan (ergen) idiopatik skolyoz genellikle ağrısız seyreder, ancak erişkin skolyoz hastalarının çoğunda kronik sırt ya da bel ağrısı olabilir . Eğrilik nedeniyle omurlar arası disklerde ve faset eklemlerde anormal yük binmesi dejeneratif değişiklikleri hızlandırarak ağrıya yol açar. Ayrıca beldeki eğrilik bacağa vuran sinirlere baskı yaparak bacaklarda ağrı, uyuşma veya güç kaybına (ör. siyatik benzeri şikâyetlere) neden olabilir. Eğer skolyoz ağrı kontrolü zor kronik ağrılara veya nörolojik belirtilere (ör. yürüme güçlüğü, bacaklarda his kusuru) yol açıyorsa cerrahi düşünülür. Yetişkin dejeneratif (yaşa bağlı) skolyozda, dar kanal (spinal stenoz) gelişimi sonucu sinir basısı sık görülür ve böyle durumlarda sadece eğriliği düzeltmek değil, omurga kanalını genişletmek (dekompresyon) de gerekir. Bu gibi kompleks durumlarda cerrahi tedavi hastanın yaşam kalitesini belirgin biçimde iyileştirebilir.

  • Organ Fonksiyonlarına Etki: Çok ileri derecede (genellikle 70–100°’yi aşan) göğüs omurgası eğrilikleri, kaburga kafesinin şeklini bozarak akciğerlerin genişlemesini kısıtlayabilir. Nadir de olsa, çocukluk çağında ortaya çıkan ve tedavi edilmemiş çok şiddetli skolyoz vakaları erişkinlikte solunum kapasitesinde azalma ve kalp fonksiyonlarında zayıflamaya yol açabilir. Neyse ki günümüzde bu derece ilerlemiş skolyozlara nadiren rastlanmaktadır. Yine de, eğer skolyoz hastanın solunumunu, kalp dolaşımını ya da diğer sistemik işlevlerini etkilemeye başladıysa cerrahi kesinlikle gündeme gelir . Ayrıca doğuştan skolyozlu çocuklarda, eğrilik akciğer gelişimini engelleyecek düzeydeyse erken yaşta cerrahi yapmak gerekebilir (gerekirse büyümeye izin veren özel uzayabilir çubuk sistemleri kullanılarak).

Özetle, skolyozun ameliyatla tedavisi; eğriliğin derecesi, ilerleme potansiyeli, hastanın yaşı, mevcut semptomlar ve gelecekte ortaya çıkabilecek riskler dikkate alınarak kararlaştırılır. Doktorlar genellikle cerrahiyi “son çare” olarak değerlendirir ve ancak gereken durumlarda önerir. Bunun nedeni omurga cerrahisinin kapsamlı bir girişim olması ve belirli riskleri barındırmasıdır. Aile ve hasta, cerrahi kararı verirken bu riskleri ve faydaları detaylı şekilde cerrahla tartışmalıdır . Unutulmamalıdır ki, doğru endikasyonla, deneyimli bir ekip tarafından gerçekleştirilen skolyoz ameliyatı, hastaların omurga eğriliğini büyük oranda düzelterek ileride oluşabilecek ciddi sağlık sorunlarını önleyebilir ve yaşam kalitesini yükseltebilir.

Skolyoz Ameliyatı Süreci: Hazırlık, Operasyon ve Hastane Süreci

Skolyoz cerrahisi (tıpta sık kullanılan adıyla omurga füzyon ameliyatı), detaylı bir hazırlık ve titiz bir cerrahi süreç gerektirir. Bu başlık altında ameliyat öncesi hazırlıklardan, operasyonun nasıl yapıldığından ve hastanede geçen erken iyileşme sürecinden bahsedeceğiz.

Ameliyat Öncesi Hazırlık

Skolyoz ameliyatı planlanan bir hastanın operasyona en iyi şekilde hazırlanması için şu adımlar izlenir:

  • Detaylı Değerlendirme: Cerrah, ameliyat öncesinde skolyozun derecesini ve omurganın durumunu tam olarak anlamak için tam boy omurga röntgenleri, gerekiyorsa eğrilik esnekliğini görmek için yana eğilme grafileri ve MRI gibi görüntüleme yöntemlerini kullanır. MRI, özellikle sinir sıkışması veya omurilik anomalisi şüphesi varsa istenir. Bu görüntüler cerrahi stratejinin planlanmasına yardımcı olur (örneğin hangi omurların füzyon kapsamına alınacağı, vidaların nereye konulacağı gibi).

  • Tıbbi Kontroller: Hastanın genel sağlık durumu değerlendirilir. Kan testleri, akciğer fonksiyon testleri (özellikle eğrilik göğüs bölgesindeyse) ve kalp incelemeleri yapılabilir. Kronik bir hastalık (diyabet, hipertansiyon gibi) varsa ilgili branş hekimleriyle konsültasyon yapılarak ameliyat riskleri en aza indirilmeye çalışılır. Genç hastalarda genellikle büyük bir sağlık problemi yoktur, ancak ileri yaşta skolyoz ameliyatı olacak hastalarda mevcut diğer sağlık sorunlarının kontrol altına alınması önemlidir.

  • Kan Hazırlığı: Skolyoz ameliyatları uzun sürer ve ameliyat sırasında kayda değer miktarda kan kaybı olabilir. Bu nedenle, bazı merkezlerde ameliyat öncesi dönemde hastadan gerektiğinde kullanılmak üzere kendi kanının bir-iki ünite bağışlaması istenir. Ameliyat sırasında da gerekirse kan transfüzyonu yapılmak üzere hazır bulundurulur. Günümüzde kanamayı azaltmak için ameliyat sırasında kan geri kazanım cihazları (hastanın kendi kanını toplayıp geri veren sistemler) ve kanamayı kontrol altına alan ilaçlar kullanılmaktadır.

  • Anestezi Değerlendirmesi: Ameliyattan önce anestezi ekibi hastayla görüşerek genel anestezi için değerlendirme yapar. İlaç alerjileri, daha önce anestezi deneyimleri ve mevcut sağlık sorunları gözden geçirilir. Hastaya ameliyat ve anestezi süreci hakkında bilgiler verilir. Özellikle solunum fonksiyonlarında kısıtlılık olan ciddi skolyozlu hastalarda anestezi planı özenle hazırlanır.

  • Psikolojik Hazırlık ve Bilgilendirme: Hastanın ve ailesinin ameliyat süreciyle ilgili detaylı bilgilendirilmesi çok önemlidir. Cerrah, ameliyatın amacı, başarı şansı, riskleri ve alternatifleri konusunda hastaya açıklamalarda bulunur. Özellikle genç hastaların ameliyat fikrine uyum sağlaması için güven verilmesi, sorularının yanıtlanması gerekir. Gerektiğinde ameliyatı geçirmiş diğer hastalarla iletişim kurulması veya psikolojik destek hizmetleri faydalı olabilir.

  • Ameliyat Öncesi Son Gün: Hastaneye genellikle ameliyattan bir gün önce yatış yapılır. Bu süreçte gerekli son tetkikler tamamlanır. Ameliyat bölgesinin temizliği için antiseptik duş aldırılır ve gerekiyorsa ameliyat sahasındaki tüyler uygun şekilde temizlenir. Hasta ameliyat öncesi gece yarısından itibaren yeme-içmeyi keser (anestezi güvenliği için aç kalınır). Ayrıca ameliyat sabahı rahatlatıcı bir premedikasyon yapılabilir.

Operasyon (Cerrahi Teknik)

Skolyoz ameliyatı, omurganın eğri segmentlerini düzeltip sabitlemek (füzyonla kaynaştırmak) için uygulanan kapsamlı bir cerrahidir. Ameliyat genel anestezi altında gerçekleştirilir ve birkaç saat sürer. Modern skolyoz cerrahisinde en sık kullanılan yöntem, posterior enstrümentasyon ve füzyon adı verilen tekniktir. Bu yöntemde cerrah, hastayı yüzükoyun (prone) konumda yatırarak sırttan (posterior) bir kesi yapar ve omurgaya ulaşır. Temel cerrahi adımlar şunlardır:

  • Vida ve Çubukların Yerleştirilmesi (Enstrümentasyon): Cerrah, eğriliğin düzeltileceği omur seviyelerine pedikül vidaları olarak adlandırılan özel vida implantlarını yerleştirir. Bu vidalar her omurun sağ ve sol arka çıkıntılarının (pedikül) içine yerleştirilir ve omura sıkıca tutunur. Ardından bu vidalar boyunca, omurganın doğrultulmasını sağlayacak metal rod (çubuk) sistemleri takılır. Çubuklar titanyum veya paslanmaz çelik gibi güçlü alaşımlardan yapılmıştır. Eğri omurga, vidalara bağlanan bu çubuklar yardımıyla yavaşça doğru eksene doğru yönlendirilir. Cerrah, omurgayı düzeltirken omuriliğe veya sinirlere baskı gelmemesi için son derece dikkatli davranır; bu esnada ameliyat boyunca nöromonitörizasyon adı verilen sinir izleme yöntemi kullanılır. Nöromonitörizasyon, hastanın bacaklarında ve vücudunda sinir iletimlerini sürekli takip ederek herhangi bir gerilme veya hasar ihtimalinde cerrahı uyarır, böylece sinir hasarı riski en aza indirilir.

  • Omurgaların Kaynaştırılması (Füzyon): Sadece vidalar ve çubuklarla omurgayı düzeltip sabitlemek yetmez; çünkü bu metaller ömür boyu tüm yükü taşımayabilir. Bu nedenle, düzeltme sağlandıktan sonra füzyon işlemi yapılır. Füzyon, hedeflenen omur kemiklerinin birbiriyle kaynaşıp tek bir kemik kütlesi haline gelmesini sağlama işlemidir. Bunun için omurların arka kısmına küçük kemik greftleri yerleştirilir. Kemik grefti, hastanın kendi kalçasından alınan küçük bir kemik parçası olabileceği gibi (otogreft), steril koşullarda alınmış kadavra kemiği (allogreft) de olabilir. Yeni kemik greftleri, omurganın arka bölümündeki çatı yapılarının (lamina) üzerine ve vidaların etrafına yerleştirilir. Zamanla bu greftler ile omurlar birbirine kaynayarak güçlü bir kemik füzyonu oluşturur. Bu kaynama gerçekleştiğinde artık eğrilik kalıcı olarak düzeltilmiş olur.

  • Diğer Teknikler: Bazı özel durumlarda, cerrah farklı yaklaşım ve teknikler kullanabilir. Örneğin, eğrilik çok sert ve esnemiyorsa, yeterli düzeltme sağlayabilmek için osteotomi adı verilen işlemlerle bazı kemik yapılar kesilip yeniden şekillendirilebilir. Bunun yanı sıra, özellikle çocuk yaş grubunda büyüme potansiyeli devam eden ve çok erken evrede müdahale gerektiren vakalarda, omurga tamamen kaynatılmadan büyümeye izin veren rod sistemleri kullanılabilir. Bunlar belirli aralıklarla uzatılabilen manyetik rodlar veya cerrahi olarak belirli aralıklarla uzatılan rodlar olabilir . Ayrıca son yıllarda geliştirilen ve bazı uygun hastalarda uygulanan anterior omurga gövdesi ipi (vertebral body tethering) yöntemi de bulunmaktadır. Bu yöntemde omurganın yana eğriliğini düzeltmek için vidalar omurun yan tarafına yerleştirilip bunlar arasına esnek bir polimer ip gerilir; omurga bu ip ile sıkıştırılarak düzeltilir ve büyüme sürecinde kontrollü olarak yönlendirilir . Bu teknik henüz yaygınlaşma aşamasındadır ve daha çok büyüme potansiyeli olan adölesan hastalarda, füzyona alternatif olarak uygulanmaktadır. Yine de, skolyoz cerrahisinin günümüzdeki altın standardı, posterior enstrümentasyon ve füzyondur.

  • Süresi: Skolyoz ameliyatı, düzeltilecek omurga segmentinin uzunluğuna ve eğriliğin zorluğuna bağlı olarak ortalama 4 ila 8 saat kadar sürebilir . Bazı kompleks vakalarda cerrahi, farklı günlerde iki aşamada gerçekleştirilebilir (örneğin çok uzun eğriliklerde üst ve alt kısmı ayrı seanslarda düzeltmek gibi) . Ameliyat süresince hastanın yaşamsal bulguları (kalp atışı, kan basıncı, oksijen düzeyi vb.) anestezi ekibi tarafından sürekli izlenir. Ek olarak, kaybedilen sıvılar damar yolundan takviye edilir ve gerekiyorsa kan transfüzyonu yapılır.

  • Operasyon Sonu: Cerrahi düzeltme ve füzyon işlemi tamamlandığında ameliyat sahasına bir veya birkaç adet dren yerleştirilir. Bu drenler ameliyat sonrası ilk günlerde birikebilecek kan ve sıvıları toplayarak vücut dışına taşır. Kanama kontrolü yapıldıktan ve tüm implantların stabilitesi kontrol edildikten sonra adele ve cilt katmanları kapatılır. Hastanın sırtında omurga boyunca uzanan bir cerrahi kesi hattı (ameliyat izi) olacaktır; bu iz genellikle orta hattadır ve estetik dikişlerle kapatılır.

Hastane Süreci (Erken İyileşme)

Ameliyat biter bitmez hasta anestezi etkisinden uyandırılır ve yoğun bakım odasına veya yüksek bakım ünitesine alınır. Skolyoz ameliyatı büyük bir cerrahi girişim olduğundan, erken dönemde yakın izlem önemlidir:

  • Yoğun Bakım ve Ağrı Kontrolü: İlk gece, hasta genellikle yoğun bakımda veya monitörlü bir odada takibe alınır. Anesteziden uyanma süreci tamamlanır ve hayati bulguları stabil hale gelir gelmez solunum tüpü çıkarılır. Hastanın ameliyat sonrası ağrı kontrolü, iyileşmenin konforlu ilerlemesi için kritik önemdedir. Bu amaçla çeşitli yöntemler kullanılır: Damar yolundan güçlü ağrı kesiciler verilebilir veya bazı merkezlerde epidural kateter ile sürekli ağrı kesici infüzyonu yapılabilir. Çoğu hastanede hasta kontrollü ağrı kesici cihazlar (PCA pompası) kullanılarak hasta kendi ağrı hissettikçe düğmeye basarak belli dozlarda ilaç alabilir. Epidural analjezi, omurga cerrahileri sonrası ağrıyı azaltmada sık başvurulan bir yöntemdir . Araştırmalar, farklı ağrı kontrol yöntemlerinin etkinliklerini karşılaştırmış ancak hangi tekniğin en iyi sonuç verdiği konusunda net bir üstünlük bulunmamıştır . Uygulamada, doktorlar hastanın durumuna ve kendi deneyimlerine göre en uygun yöntemle ağrı kontrolünü sağlarlar.

  • Solunum ve Dolaşım Desteği: Ameliyat sonrası hasta tamamen uyandıktan sonra derin nefes egzersizleri ve öksürme teşvik edilir. Bu, akciğerlerde biriken sekresyonların temizlenmesi ve ameliyat sonrası zatürre (pnömoni) riskinin azaltılması için önemlidir. Gerekirse solunum fizyoterapistleri hastaya destek olur, “inspiroimetre” denilen cihazlarla derin nefes alıştırmaları yaptırılır. Ayrıca uzun bir ameliyat sonrası hareketsiz kalan bacaklarda pıhtı oluşmaması için pnömatik kompresyon cihazları ile baldır masajı uygulanır ve kan sulandırıcı iğneler (heparin türevi) kullanılabilir. Bu önlemler, derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboli gibi komplikasyonların önüne geçmeye yöneliktir.

  • Mobilizasyon (Hareketlendirme): Ameliyatın ertesi günü, genel durum uygunsa hasta yatağında oturtulur ve ayağa kaldırılarak kısa süreli yürütülür. Bu erken mobilizasyon, hem kan dolaşımını düzenlemeye hem de akciğer problemlerini önlemeye yardımcı olur. İlk kalkışlarda hasta kendini halsiz veya baş dönmesi yaşayabilir; bu normaldir ve fizyoterapist veya hemşire yardımıyla adım adım yürütülür. Hastaların çoğu ameliyattan sonraki 1. veya 2. günde ayağa kalkıp birkaç adım atabilir. Başlangıçta korse kullanımı konusunda cerrahların farklı yaklaşımları vardır: Bazı cerrahlar modern enstrümentasyon sistemlerinin yeterince sağlam olduğunu düşünerek ameliyat sonrası korse kullanmazken, bazıları özellikle uzun düzeltmelerde veya kemik kalitesi zayıf hastalarda birkaç ay süreyle korse önerir. Korse takılması gerekiyorsa, hasta ilk kalkıştan önce korse giydirilerek mobilize edilir.

  • Hastane Yatış Süresi: Skolyoz ameliyatı geçiren bir hasta, genellikle ameliyattan sonra 4–7 gün hastanede kalır. İlk 2-3 gün en zorlu dönemdir; ağrı yoğun olabilir ancak hızla kontrol altına alınır, drenaj miktarları takip edilir. Drenler genellikle 2-3 gün içinde çekilir. Hastanın bağırsak hareketleri anesteziye bağlı yavaşlayabileceğinden, mümkün olan en kısa sürede ağızdan beslenmeye başlanır ve yürümek de bağırsakların çalışmasını hızlandırır. Üriner sonda takılmışsa, hasta ayağa kalkmaya başladıktan sonra sonda çekilir. Hastanede kalınan bu süreçte hasta her gün biraz daha fazla yürütülür ve günlük aktivitelerini (lavaboya gitmek, kendi kendine yemek yemek vb.) yapmaya teşvik edilir.

  • Taburculuk Öncesi: Hasta evine gitmeden önce, cerrahi dikiş hattı kontrol edilir ve pansuman yapılır. Emilebilir dikiş kullanıldıysa dikiş almaya gerek kalmaz, değilse genellikle 10-14 gün sonra dikişler alınmak üzere ayaktan randevu verilir. Hasta ve ailesine evde bakım konusunda eğitim verilir: Yaranın bakımı, duş alma kuralları (genellikle dikişler alınıncaya dek banyo kısıtlanır veya su geçirmez örtülerle duş alınabilir), günlük aktivite sınırları anlatılır. Ayrıca taburculuk sırasında hasta için uygun ağrı kesiciler ve gerekirse kas gevşeticiler reçete edilir. Doktor kontrolü için genellikle ameliyattan 6 hafta sonrasına randevu planlanır. Bu kontrolde yeni röntgen çekilerek omurganın durumu ve kemik kaynaması değerlendirilir.

Ameliyat Sonrası İyileşme ve Rehabilitasyon

Skolyoz ameliyatı sonrasında iyileşme süreci zamana yayılan, sabır ve dikkat gerektiren bir dönemdir. Hastaneden taburcu olduktan sonra da rehabilitasyon devam eder ve tam düzelmenin sağlanması için hem tıbbi takip hem de hastanın kendi çabası önem taşır. Bu bölümde ameliyat sonrası iyileşme sürecinin evreleri ve rehabilitasyonda dikkat edilecek noktaları ele alıyoruz.

1. Erken Dönem (İlk 6 Hafta): Ameliyattan sonraki ilk birkaç hafta, vücudun kendini toparlaması ve cerrahi bölgenin iyileşmesi açısından kritik bir dönemdir. Taburcu olduktan sonra hasta genellikle ev istirahatine çekilir. Bu dönemde:

  • Ağrı Yönetimi: İlk haftalarda ameliyat bölgesinde ağrı ve kas spazmları normaldir. Doktorun reçete ettiği ağrı kesiciler düzenli kullanılmalıdır. Genellikle taburculukta güçlü opioid olmayan analjezikler (örn. parasetamol, NSAID’ler) ve gerekiyorsa hafif opioidler verilir. İlk 1-2 hafta ağrı daha belirginken, 3-4. haftalardan itibaren azalmaya başlar. Hasta, ağrı kesicilere ihtiyacının giderek azalacağını bilmeli ancak ağrısını tolere edemediği noktada ilaç almaktan çekinmemelidir – iyi kontrol edilen ağrı, iyileşmeyi hızlandırır.

  • Hareket ve Günlük Yaşam: Ameliyat sonrası erken dönemde hastanın ev içinde hafif aktivitelerde bulunması teşvik edilir. Yatak istirahati relatif olup, sürekli yatmak önerilmez; günde birkaç kez kalkıp ev içinde kısa yürüyüşler yapmak, oturup dinlenmek, tekrar yatmak şeklinde dengeli bir aktivite planı izlenir. Ancak uzun süreli oturmaktan da kaçınılmalıdır (başlangıçta 30 dakikadan fazla oturmama önerilebilir). Hasta, vücudunu dinleyerek yorulduğunda mutlaka dinlenmelidir. Bu dönemde ağır kaldırmak, eğilmek, ani hareketler yapmak yasaktır. Omurgaya binen yükü azaltmak için gündelik aktivitelerde belli kısıtlamalara uyulması gerekir: Örneğin yerden bir şey alacaksa beli bükmek yerine dizleri kırarak çömelmek, mümkünse yardımcı bir alet kullanmak gibi. Eğer doktor korse kullanmasını önerdiyse, hasta ayağa kalktığında korse takmalı, yatarken çıkarabilir (cerrahın talimatına göre).

  • Yara Bakımı: Ameliyat kesisi genellikle 10-15 cm veya daha uzun bir hattır. Eve çıktıktan sonra ameliyat bölgesinin temiz ve kuru tutulması önemlidir. Hekim izin verene kadar (genelde dikişler alındıktan sonra) tam duş alınmamalı, bunun yerine bölgesel silinme şeklinde temizlik yapılmalıdır. Yara yerinde kızarıklık, aşırı şişlik, akıntı veya ateş yüksekliği gibi enfeksiyon belirtileri gelişirse vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır. Skolyoz ameliyatlarında enfeksiyon riski yaklaşık %1 civarında bildirilmiştir , ancak bu düşük ihtimali erken dönemde ciddiye almak ve bulguları takip etmek gerekir.

  • Beslenme ve Genel Bakım: Ameliyat sonrası vücudun iyileşme sürecini desteklemek için protein ve kalsiyumdan zengin dengeli bir diyet önerilir. Özellikle kemik kaynamasını desteklemek için protein alımı şarttır. Sigara içiliyorsa kesinlikle bırakılmalıdır, çünkü nikotin kemik kaynamasını ciddi oranda bozar ve enfeksiyon riskini artırır. Hekim onayı olmadan herhangi bir takviye (vitamin, bitkisel ürün vs.) kullanılmamalıdır, ancak D vitamini ve kalsiyum düzeyleri düşükse doktor önerisiyle destek verilebilir.

2. Orta Dönem (6 Hafta – 6 Ay): Ameliyattan sonraki 6 haftalık kontrol dönüm noktasıdır. Bu kontrolde çekilen röntgende her şey yolunda ise hasta genellikle daha aktif bir hayata geçiş yapabilir. Bu dönemde:

  • Fizik Tedavi ve Egzersiz: Cerrahınız izin verdiğinde (genelde 6 hafta - 3 ay arasında değişir), fizyoterapi programı başlayabilir. Profesyonel bir fizyoterapist eşliğinde sırt ve gövde kaslarını güçlendirmeye, esnekliği artırmaya yönelik egzersizler yapılır. Amaç, omurgayı destekleyen kasların güçlenmesi ve hastanın günlük hareketlerini daha rahat yapabilmesidir. Önceleri hafif germe ve yürüme egzersizleriyle başlanır, zamanla core denilen merkez kaslarına yönelik hareketler eklenir. Yüzme, omurga cerrahisi sonrası önerilen en iyi sporlardan biridir; suyun kaldırma kuvveti sayesinde omurgaya yük binmeden kasları çalıştırır. Doktor onayıyla genellikle 3. aydan sonra yüzmeye başlanabilir.

  • Günlük Hayata Dönüş: Masa başı veya hafif işte çalışan erişkin hastalar, yaklaşık 4-6 hafta sonra işe kademeli dönüş yapabilirler. Okul çağındaki çocuklar da yine 4-6 hafta içinde okula dönebilecek duruma gelirler; ancak uzun süre aynı pozisyonda oturmamaya ve aralarda hareket etmeye dikkat etmelidirler. Bu aşamada hasta hala tam olarak ağır aktiviteler yapamaz, fakat önceki döneme göre kendini çok daha iyi hisseder. Öne eğilme, dönme (twisting) hareketleri konusunda doktorun belirttiği sınırlar dahilinde hareket edilir. Birçok cerrah, ilk 3 ay boyunca hastaların 5 kg’dan ağır yük kaldırmamasını önerir. 3. aydan sonra omurgadaki kaynama ilerledikçe kısıtlamalar yavaş yavaş azaltılır.

  • Korse Kullanımı: Eğer ameliyat sonrası korse verildiyse, genellikle 3. ay kontrolünden sonra artık korse kullanımına gerek kalmaz. Kemik kaynaması röntgende tatmin edici görünüyorsa hasta korseyi bırakabilir ve kaslarını serbestçe çalıştırmaya başlayabilir. Korse bırakıldıktan sonra başlangıçta hasta kendini boşlukta hissedebilir, ancak kısa sürede sırt kasları yeni duruma adapte olur.

  • Kemik Kaynamasının Takibi: Füzyon işleminin başarılı olabilmesi için omurların kaynaması (yani aralara konan kemik greftlerinin yeni kemik üretmesi) gerekir. Bu süreç yavaştır; tipik olarak 6 ay ile 1 yıl arasında tam kaynama beklenir. 3. ay ve 6. ay kontrollerinde çekilen röntgenlerle kaynama işaretleri izlenir. Eğer herhangi bir seviyede kaynama olmadığı (pseudartroz geliştiği) fark edilirse, iyileşme süreci modifiye edilir (örneğin aktiviteler kısıtlanır, kemik iyileşmesini artıran cihazlar veya ek destek tedavileri uygulanır). Çoğu genç hastada kaynama sorunsuz gerçekleşir; ileri yaş veya osteoporozu olan hastalarda ise pseudartroz riski bir miktar daha yüksektir.

3. Geç Dönem (6 Ay – 1 Yıl ve Sonrası): Ameliyattan 6 ay sonra hastaların büyük bölümü günlük hayatlarının önemli bir kısmını tekrar yapabilir hale gelir. 6. ay kontrolünde her şey yolundaysa:

  • Tam Fiziksel Aktiviteye Geçiş: 9-12. aylardan itibaren omurganın füzyonunun büyük ölçüde tamamlandığı varsayılır. Bir yıllık süreç sonunda hastalar genellikle doktorlarının izniyle tam fiziksel aktiviteye dönebilirler. Bu, kontak sporlar haricinde hemen her türlü sporun yapılabileceği anlamına gelir. Birçok hasta ameliyat öncesinde yapamadığı egzersizleri (örneğin koşma, hafif ağırlık çalışma, pilates gibi) ameliyat sonrası dönemde yapabilir duruma gelir. Ancak özellikle uzun seviyeli füzyon geçiren hastalara ağır temas sporları (güreş, Amerikan futbolu, vb.) konusunda kalıcı bazı kısıtlamalar getirilebilir. Yine de, sporcu birçok genç skolyoz hastası ameliyat sonrası profesyonel spor hayatına dönebilmektedir.

  • İş ve Güç: Fiziksel güç gerektiren işlerde çalışanlar, yaklaşık 6 ay ila 1 yıl sonra mesleklerine geri dönebilirler. Bu noktada önemli olan, omurgayı koruyucu teknikleri öğrenmiş ve uyguluyor olmaktır (doğru kaldırma teknikleri, uygun postür vs.). Eğer işi çok ağır kaldırmayı gerektiriyorsa, kişiye göre belki daha uzun bir rehabilitasyon gerekebilir veya işinde bazı düzenlemeler yapmak durumunda kalabilir.

  • Takip: Skolyoz ameliyatı geçiren bir hasta, bir süre düzenli aralıklarla takip edilir. İlk yıl içinde genellikle 3, 6 ve 12. aylarda kontroller yapılır. Sonrasında 2. yıl ve 5. yıl kontrolleri önerilebilir. Eğriliğin düzeldiği ve füzyonun sağlandığı görüldükten sonra, uzun vadede yılda bir veya birkaç yılda bir kontrol yeterli olur. Ergenlik çağındaki hastalar büyüme tamamlanana kadar (kızlar ~16, erkekler ~18 yaşlarına dek) her yıl kontrol edilirler. Çünkü nadiren de olsa, füzyona dahil olmayan kalan seviyelerde küçük değişiklikler olabilir veya bitişik segmentlerde aşırı yüklenmeye bağlı problemler gelişebilir. Erişkin hastalar da 5 yıl kadar yıllık kontrole çağrıldıktan sonra sorunsuz ise gerekmedikçe kontrol araları uzar.

Rehabilitasyon süreci her bireyde farklı ilerleyebilir; hastanın yaşı, genel sağlık durumu, ameliyatın kapsamı gibi faktörler iyileşme hızını etkiler. Genç ve başka sağlık sorunu olmayan hastalar çoğunlukla şaşırtıcı derecede hızlı bir toparlanma gösterirler. Örneğin, adölesan bir skolyoz hastası ameliyattan 3 ay sonra okuluna dönebilir, 6 ay sonra spor yapmaya başlayabilir. Öte yandan, ileri yaşta ve uzun seviyeli füzyon yapılmış bir erişkin hastanın tam anlamıyla iyileşmesi bir yılı bulabilir. Sabırlı olmak, doktorun talimatlarına harfiyen uymak ve pozitif bir tutum sürdürmek, başarılı bir rehabilitasyonun anahtarlarıdır.

Olası Riskler ve Komplikasyonlar

Her cerrahi girişimde olduğu gibi, skolyoz ameliyatının da bazı riskleri ve istenmeyen komplikasyon ihtimalleri vardır. Günümüzde deneyimli cerrahlar ve gelişmiş teknikler sayesinde ciddi komplikasyonlar nadir görülse de, ameliyat öncesinde bu risklerin bilinmesi önemlidir. İşte skolyoz cerrahisinde karşılaşılabilecek olası riskler ve komplikasyonlar:

  • Enfeksiyon: Omurga cerrahisi sonrası cerrahi alanda enfeksiyon gelişme riski genelde düşüktür (idiopatik skolyozlu genç hastalarda yaklaşık %1 civarı). Risk, nöromüsküler skolyoz veya ileri yaş gibi durumlarda biraz artabilir . Enfeksiyon yüzeyel (cilt ve ciltaltı) olabileceği gibi derin (omurga ve implant düzeyinde) de olabilir. Belirtileri genellikle ameliyattan günler veya haftalar sonra ortaya çıkan artan ağrı, kızarıklık, şişlik, akıntı ve ateştir. Enfeksiyonlar genellikle antibiyotik tedavisi ve gerekirse cerrahi olarak yarayı temizleme (debridman) ile kontrol altına alınır. Nadiren, inatçı enfeksiyonlarda konulan vidaların çıkartılması gerekebilir.

  • Kanama ve Transfüzyon İhtiyacı: Skolyoz ameliyatları sırasında ortalama birkaç yüz mililitre ile birkaç litre arasında kan kaybı olabilir. İyi bir cerrahi ekip ve modern tekniklerle genellikle minimum kan kaybı sağlanır. Ancak yine de hastaların önemli bir kısmına ameliyat sırasında veya sonrasında kan transfüzyonu gerekebilmektedir. Aşırı kanama çok nadir bir komplikasyondur; cerrahlar kanamayı azaltmak için mikrocerrahi teknikler, kan tutucu ilaçlar (traneksamik asit gibi) kullanırlar. Ameliyat esnasında büyük damar yaralanmaları ise oldukça seyrektir ve ortaya çıkarsa damar cerrahisi müdahalesi ile onarılır.

  • Sinir Hasarı (Nörolojik Komplikasyonlar): Omurga ameliyatlarındaki en ciddi risklerden biri, omurilik veya sinir köklerinin zedelenmesidir. Böyle bir yaralanma sonucunda hastada kuvvet kaybı, his kaybı veya çok nadiren felç gelişebilir. Neyse ki deneyimli ellerde bu risk son derece düşüktür (büyük serilerde %1’in altındadır) . Özellikle idiopatik skolyoz cerrahisinde nörolojik komplikasyon oranı %0.3–0.5 gibi rakamlarla bildirilmiştir. Nöromonitörizasyon uygulaması ve dikkatli cerrahi teknik, sinir hasarı riskini en aza indirir. Omurilik hasarının en korkulan sonucu parapleji (bacaklarda felç) olsa da bu ihtimal son derece nadirdir. Sinir kökü hasarlarında genellikle tek bir bölgede güçsüzlük veya duyu kusuru olabilir ve bunların bir kısmı zamanla düzelebilir. Cerrahlar ameliyat sırasında hastanın nörolojik bütünlüğünü korumak için sürekli tetikte olur ve gerektiğinde müdahaleyi modifiye eder.

  • Vida veya Çubuklarla İlgili Sorunlar (İmplant Komplikasyonları): Ameliyat sırasında omurgaya yerleştirilen vidalar, çubuklar ve diğer implantlar bazen istenmeyen şekilde pozisyon değiştirebilir veya gevşeyebilir. Örneğin, bir vida kemikte yeterli tutunamazsa gevşeme yapabilir ya da çok nadiren bir rod (çubuk) kırılması görülebilir. Bu durum genellikle ya füzyonun tam olmadığını (kemik kaynaması sağlanamadıysa implantlara aşırı yük biner) ya da hastanın erken dönemde uygun olmayan bir yük bindirdiğini gösterir. İmplant ilişkili sorunların bir kısmı küçük cerrahi revizyonlarla düzeltilebilir. Füzyon sağlandıktan sonra vidaların kırılması veya gevşemesi pek olası değildir, çünkü omurganın kendisi kaynamış ve sabitlenmiştir.

  • Pseudoartroz (Kaynamama): Omurgaya yapılan füzyon (kaynatma) işleminde, bazı durumlarda kemik greftleri iyi kaynamaz ve hedeflenen iki omur arasında fibroz bir yalancı eklem kalır. Bu duruma pseudartroz denir. Kaynama olmaması, omurganın o segmentinde hareket devam etmesi anlamına gelir ve bu da zamanla ağrıya veya deformitenin geri gelmesine yol açabilir. Pseudartroz riski özellikle sigara içen, ileri yaşlı veya osteoporozlu hastalarda daha yüksektir. Yapılan çalışmalara göre erişkin skolyoz cerrahisi geçiren hastalarda yaklaşık %15’e varan oranda kaynama problemi nedeniyle ikinci bir cerrahiye ihtiyaç doğabilmektedir . Böyle bir durumda cerrah yeniden ameliyat yaparak kaynamayan bölgeye ek greft koyabilir, daha güçlü implantlarla destekleyebilir. Genç hastalarda pseudartroz gelişme olasılığı oldukça düşüktür.

  • Komşu Segment Sorunu: Füzyon ameliyatının uzun vadeli bir etkisi de, omurganın kaynatılan kısımlarının üzerinde veya altında kalan hareketli segmentlere binen yükün artmasıdır. Bu bitişik segment dejenerasyonu denen durumda, uzun yıllar sonra komşu disklerde erken aşınma, fıtık veya yeni eğrilikler oluşabilir. Örneğin, bel bölgesine kadar uzanan bir füzyon sonrası, sakrum-alt bel birleşiminde veya boyun bölgesine yakın yerlerde ilerleyen yıllarda dejeneratif değişiklikler görülebilir. Bu durum her hastada olacak diye bir kural yoktur ancak omurga cerrahisi sonrası hastaların düzenli egzersiz, kilo kontrolü ve doğru biomekanikle bu etkileri en aza indirmesi önerilir.

  • Duruş ve Hareket Kısıtlılığı: Teknik olarak komplikasyon sayılmaz, ancak bilinmesi gereken bir durum: Skolyoz cerrahisi sonrasında omurganın füzyona dahil edilen bölümlerinde hareket kısıtlılığı olur. Yani o segmentler öne-arkaya veya yana doğru eskisi gibi esnemez. Örneğin, sadece sırt (torasik) bölgesi füzyon olduysa hasta belden eskisi gibi eğilebilir ancak sırt kısmı daha hareketsiz kalır. Eğer bel omurları da füzyona dahil edildiyse, hastanın belden eğilmesi kalıcı olarak sınırlanabilir. Bu nedenle hasta günlük yaşam hareketlerini buna adapte etmelidir (dizleri bükerek eğilmek gibi). Bu durum bir komplikasyon değil, cerrahinin kaçınılmaz bir sonucudur; ancak hastaların çoğu, ciddi bir esneklik kaybı yaşamadıklarını ve günlük işlerini rahatlıkla yapabildiklerini belirtmektedir. Özellikle sadece omurganın üst kısımları sabitlendiğinde kaybedilen hareket, total omurga hareketinin küçük bir kısmıdır.

  • Genel Anestezi ve Diğer Riskler: Uzun süren büyük cerrahilerde nadiren de olsa kalp krizi, akciğer embolisi, inme gibi genel anestezi ve ameliyat stresine bağlı majör komplikasyonlar gelişebilir. Ancak skolyoz ameliyatı gençlerde yapıldığında bu tür riskler ihmal edilebilecek kadar düşüktür. İleri yaş cerrahilerinde ise anestezi ekibi gerekli tüm önlemleri alarak riski minimize eder. Büyük serilerde skolyoz cerrahisi sonrası ölüm oranı %0.2 gibi çok düşük bir oranda rapor edilmiştir (genellikle altta yatan ciddi kalp sorunları olan hastalarda görülür). Ayrıca nadiren görülebilen diğer komplikasyonlar arasında akciğerde pıhtı (pulmoner emboli), yağ embolisi, bağırsak hareketlerinde tembellik (ileus), idrar yolu enfeksiyonu, yatak yarası gibi genel cerrahi riskler sayılabilir.

Sonuç olarak, skolyoz ameliyatı ciddi ancak genellikle güvenli bir girişimdir. Komplikasyon oranları genç hastalarda düşüktür; deneyimli merkezlerde enfeksiyon ~%1, nörolojik hasar < %1, ciddi komplikasyonlar < %5 düzeyinde bildirilmektedir . Erişkin ve ileri yaş deformite cerrahilerinde komplikasyon riski biraz daha yüksek olabilir (tüm minör ve majör komplikasyonlar dahil %20-30’lara yaklaşabilir) , ancak bu grup hastalarda da işlemin sağlayacağı faydalar (ağrı azalması, yaşam kalitesinde artış) çoğunlukla ağır basar. Her ameliyat öncesinde olduğu gibi, cerrahınız riskleri size açıkça anlatacak ve gerekli önleyici tedbirleri alacaktır. Komplikasyon gelişme olasılığı düşük olsa da, hasta ve ailesi bu ihtimallere karşı hazırlıklı olmalı ve ameliyat sonrası en ufak bir ters gidişte sağlık ekibiyle iletişime geçmelidir.

Ergen Skolyozu ve Erişkin Skolyozunda Ameliyat Farklılıkları

Skolyoz hem ergenlik çağında (Adölesan İdiopatik Skolyoz gibi) hem de yetişkin yaşlarda (dejenere skolyoz veya tedavi edilmemiş eski skolyoz gibi) karşımıza çıkabilir. Bu iki grupta skolyozun doğası, hastaların beklentileri ve cerrahi tedavinin özellikleri yönünden önemli farklılıklar vardır. Bu başlıkta ergen (adölesan) skolyozu ile erişkin skolyozu arasındaki ameliyat farklılıklarını inceleyeceğiz:

  • Skolyozun Nedeni ve Türü: Ergenlik çağındaki skolyoz vakalarının büyük çoğunluğu idiopatik (nedeni bilinmeyen) skolyozdur. Bu genç hastalarda omurga eğriliği genellikle hızlı büyüme döneminde ortaya çıkar ve altta yatan başka bir omurga hastalığı yoktur. Erişkin skolyozu ise iki şekilde olabilir: 1) Adölesan dönemdeki idiopatik skolyozun devamı (yani gençken skolyozu olup büyüdükten sonra da eğrilik kalan veya ilerleyen bireyler) veya 2) Dejeneratif (yaşa bağlı) skolyoz. Dejeneratif skolyoz, yaşlanmayla birlikte omurgadaki disk ve faset eklemlerin aşınması, tek taraflı çökmesi sonucu orta-ileri yaşlarda oluşan yan eğriliklerdir. Ayrıca osteoporoz, omurga kırıkları veya uzun yıllar tek taraflı yüklenmeler de erişkinde skolyoza yol açabilir. Yani erişkin skolyoz hastaları daha heterojen bir gruptur: Kimi 50 yaşında idiopatik skolyozlu biri olabilir, kimi 65 yaşında bel kaymalarına ve kireçlenmeye bağlı eğrilik geliştirmiş biri olabilir . Bu da tedaviyi kişiye özgü hale getirir.

  • Ameliyat Endikasyonu (Gerekçesi): Ergen hastalarda ameliyat kararının başlıca nedeni ileride oluşabilecek sorunları önleme ve ciddi kozmetik deformiteyi düzeltmedir. Gençlerde eğrilik genellikle ağrı yapmaz; cerrahi daha çok eğriliğin ilerleyip akciğer kapasitesini etkilemesini, ciddi bir şekil bozukluğu yaratmasını engellemek için yapılır. Oysa erişkin skolyozunda ameliyat endikasyonu çoğu zaman mevcut semptomlardır: İnatçı bel/sırt ağrısı, sinir basısına bağlı bacak ağrıları, yürüme mesafesinde azalma, denge bozukluğu gibi hastanın günlük yaşamını zorlaştıran şikayetler ön plandadır. Elbette erişkinlerde de, 50-60 dereceyi aşan eğrilikler ilerleme potansiyeline sahip olduğu için (özellikle menopoz sonrası kadınlarda osteoporozla birlikte) cerrahi düşünülebilir; ama ana motivasyon hastanın yaşam kalitesini artırmaktır. Kozmetik kaygılar erişkinlerde de olabilir fakat genellikle genç hastalardaki kadar belirleyici değildir.

  • Ameliyatın Kapsamı ve Teknik Detaylar: Ergenlerde omurga halen nispeten esnek olduğu için, cerrahi düzeltme genellikle daha kolay ve etkili olur. Genç hastaların omurgaları daha elastik olduğundan vidalar ve çubuklarla yapılan düzeltmeye çok iyi yanıt verir; ciddi eğrilikler bile büyük oranda düzeltilebilir. Erişkin hastalarda ise omurga esnekliği azalmıştır (yıllar içinde oluşan kireçlenmeler, disk kayıpları vs. nedeniyle). Bu nedenle aynı derecedeki eğriliği erişkinde düzeltmek daha zor olabilir. Cerrah gerek gördüğünde erişkinlerde osteotomi gibi ilave kemik gevşetme işlemleri yapar. Ergenlerde çoğunlukla tek bir (posterior) ameliyat yeterliyken, erişkinlerde bazı durumlarda kombine yaklaşım (hem önden hem arkadan ameliyat) gerekebilir. Örneğin, ileri dejeneratif skolyozda hem omurgayı önden desteklemek (kafes yerleştirmek) hem arkadan vidalarla sabitlemek planlanabilir. Yine, erişkinlerde dar kanal eşlik ediyorsa cerrah önce sinirlerin üzerindeki kemik/bağ dokusu basılarını temizler (dekompresyon), ardından eğriliği düzeltir; bu da ekstra işlem demektir.

  • Füzyon Seviyeleri: Ergenlik çağındaki hastalarda, mümkün olduğunca az sayıda omuru füzyona dahil etmek prensiptir. Çünkü genç bir bireyin önünde uzun bir ömür ve hareketli kalabilme beklentisi vardır; bu nedenle sadece gerekli omurlar kaynatılır, sağlıklı hareket segmentleri korunmaya çalışılır. Örneğin, sadece üst sırt bölgesinde skolyoz varsa bel omurları korunur. Erişkinlerde ise eğrilik genellikle dejeneratif süreçlerle ilişkili olduğundan, cerrah bazen daha uzun seviyeleri sabitlemek zorunda kalabilir. Özellikle bel bölgesi skolyozunda, eğrilik kalçaya (sakruma) kadar uzanıyorsa çoğu zaman füzyonu kalça kemiğine (pelvise) kadar indirmek gerekebilir. Çünkü dejeneratif vakada alttaki seviyeler zaten bozuk olabileceğinden sağlam bir temel elde etmek için sakrum dahil edilir. Bu da hareket kısıtlılığını bir miktar artırır. Ergenlerde ise çoğunlukla pelvise inmek gerekmez, eğrilik neredeyse daima göğüs ve üst bel bölgesiyle sınırlıdır. Ayrıca adölesan skolyoz cerrahisinde seçici füzyon denilen bir kavram vardır: Çift eğrilik varsa ve beldeki eğrilik vücut dengesi açısından tolere edilebilir düzeydeyse, sadece üst eğrilik düzeltilebilir (seçici torasik füzyon). Erişkinlerde bu tür seçici yaklaşımlar daha az uygulanabilir, çünkü zamanla bel eğrilikleri de sertleşir ve tedavi edilmezse ağrı kaynağı olabilir.

  • Komplikasyon Profili: Erişkin skolyoz cerrahisi, ergen skolyoz cerrahisine göre daha yüksek komplikasyon riskleri taşır. Bunun birkaç nedeni vardır: Erişkin hastalar daha yaşlı oldukları için diyabet, osteoporoz, kalp-damar hastalığı gibi ek risk faktörlerine sahip olabilir; ayrıca ameliyatla yapılan düzeltmeler daha kapsamlı olabilir. Araştırmalar, yetişkin deformite cerrahisinde komplikasyon oranlarının gençlere kıyasla belirgin şekilde yüksek olduğunu göstermiştir . Örneğin, bir derlemede adölesan idiopatik skolyoz cerrahilerinde genel komplikasyon oranı %8 civarında bulunmuşken, erişkin deformite cerrahilerinde bu oran %30’lara çıkmıştır . Özellikle enfeksiyon, implant problemleri ve pseudartroz yetişkinlerde daha sık görülür. Yukarıda belirtildiği gibi, erişkin bir hastada kaynama sorunu nedeniyle tekrar ameliyat gereksinimi %15’lere varabilirken , genç hastalarda bu oran çok düşüktür. Öte yandan, genç hastalarda nörolojik komplikasyon riski erişkinlerdekine göre bir miktar daha yüksek gibi düşünülse de pratikte her iki grupta da oldukça düşüktür (<%1). Sonuç itibariyle erişkin cerrahisinde cerrah ve ekip, komplikasyon yönetimine daha hazırlıklı olmalı ve hasta da bu konuda bilgilendirilmelidir.

  • İyileşme Süresi: Genç hastalar ameliyattan sonra genellikle daha hızlı iyileşirler. Hücre yenilenmesi ve kemik kaynaması genç yaşta daha güçlüdür, ayrıca eşlik eden hastalıklar olmadığından rehabilitasyon daha çabuk yol alır. Ergen bir hasta 3-4 ay içinde oldukça aktif hale gelebilirken, erişkin bir hastanın aynı düzeye gelmesi 6 ayı bulabilir. Erişkinlerde kaslar ve bağ dokular daha sert olduğundan fizyoterapiye yanıt da biraz daha yavaş olabilir. Örneğin, 14 yaşında bir hasta 6 ay sonra spor yapabilir hale gelirken, 60 yaşında bir hasta belki de ancak 6 ay sonra günlük işlerini rahat yapabilir kıvama gelir. Ayrıca erişkinlerde ameliyat sonrası ağrı yönetimi de gençlere göre daha zor olabilmektedir; ağrı eşiği ve kronik ağrı sorunları yetişkinlerde farklılık gösterir. Bu nedenle erişkin hastalar genellikle daha yoğun bir ağrı protokolüne ihtiyaç duyabilir.

  • Sonuçlar ve Beklentiler: Ergen skolyoz cerrahisinde başarı oranı çok yüksektir; eğrilik büyük oranda düzeltilir, kozmetik olarak tatmin edici bir sonuç elde edilir ve bu düzeltme ömür boyu kalıcı olur. Gençler büyüme çağını tamamladıktan sonra genellikle normal bir omurga yapısıyla hayatlarına devam ederler. Erişkinlerde ise başarı daha çok ağrının giderilmesi ve fonksiyonel iyileşme ile ölçülür. Eğrilik düzeltilse bile, mevcut dejeneratif değişiklikler tamamen ortadan kalkmayabilir. Yine de, erişkin skolyoz cerrahisi sonrası hastaların büyük kısmı günlük aktivitelerinde belirgin düzelme ve ağrıda ciddi azalma bildirir. Kozmetik açıdan erişkinlerde de daha dengeli, düz bir omurga görünümü kazanılır ancak beklentiler gerçekçi olmalıdır; 70 yaşında dejeneratif skolyozlu bir hastanın omurgası bir gencinki gibi mükemmel olmayabilir. Yine de literatürde, erişkin deformite cerrahisinin hastaların yaşam kalitesinde anlamlı artış sağladığı pek çok çalışma ile ortaya konmuştur.

Özetlemek gerekirse, ergen ve erişkin skolyoz ameliyatları aynı prensiplere dayansa da (omurgayı düzeltip sabitleme), uygulamada oldukça farklı dinamiklere sahiptir. Cerrahınız, sizin yaş grubunuz ve skolyoz tipiniz için en uygun cerrahi stratejiyi belirleyecektir. Ergen hastalarda amaç gelecek riskleri önlemek ve normal bir yetişkinlik sağlamakken, erişkin hastalarda amaç mevcut sorunları gidermek ve ilerlemeyi durdurmaktır. Her iki durumda da, deneyimli omurga cerrahları uygun tekniklerle çok başarılı sonuçlar almakta, hastalar normal yaşamlarına dönebilmektedir.

Skolyoz Ameliyatı Sonrası Yaşam: Dikkat Edilmesi Gerekenler

Ameliyat başarıyla tamamlandı ve iyileşme sürecini büyük ölçüde atlattınız… Peki şimdi ne olacak? Skolyoz ameliyatı geçiren bir bireyin hayatı, ameliyat öncesine göre bazı değişiklikler içerir. Omurgada metal implantlar ve kaynamış bir segment olduğu için, günlük yaşamda belli konulara dikkat etmek gerekir. Ancak uygun önlemlerle, ameliyat geçirmiş çoğu kişi sağlıklı, aktif ve üretken bir hayat sürdürmeye devam edebilir . İşte skolyoz ameliyatı sonrası yaşam konusunda dikkat edilmesi gerekenler:

  • Duruş ve Omurga Koruma: Ameliyat sonrası dönemde kazanılan doğru duruş alışkanlıklarını ömür boyu sürdürmek önemlidir. Bilgisayar başında çalışırken ergonomiye dikkat etmek, uzun süre aynı pozisyonda kalmamak, ağır yükleri belden değil dizleri bükerek kaldırmak gibi temel omurga dostu davranışlar benimsenmelidir. Omurganın füzyonla sabitlenmiş bölgesi fazla hareket etmediği için, bitişik segmentleri korumak amacıyla özellikle ilk yıllarda aşırı zorlayıcı hareketlerden kaçınılmalıdır. Bu belli bir spor dalında aşırıya kaçmamak, ani dönme/bükülme gerektiren hareketleri tekrarlamamak anlamına gelir. Ancak normal günlük hareketler konusunda endişe etmeye gerek yoktur; vücut zaten kendini koruyacak bir limit hissi verecektir.

  • Egzersiz ve Fiziksel Aktivite: Skolyoz ameliyatı geçirenlerin hareketsiz bir yaşam sürmesi gerekmez, aksine düzenli egzersiz omurga sağlığı için çok faydalıdır. Tam iyileşme sağlandıktan sonra doktor onayıyla yüzme, yürüyüş, pilates, yoga (aşırı esneme gerektiren pozisyonlar hariç), koşu gibi sporlar yapılabilir. Düzenli egzersiz yapmak, hem genel sağlık hem de omurganın etrafındaki kasların güçlü kalması açısından kritiktir. Ağırlık kaldırma sporları konusunda ise dikkatli olunmalıdır: Çok ağır kilolarla powerlifting, halter gibi sporlar yerine, daha hafif ve kontrollü ağırlık çalışmaları tercih edilmelidir. Kontakt sporlar (futbol, basketbol, güreş vb.) yapılıp yapılamayacağı hastanın füzyon seviyesine ve doktor önerisine bağlıdır; çoğu durumda amatör düzeyde yapılabilir ancak profesyonel devam düşünülüyorsa cerrahla görüşülmelidir.

  • Ağır Yük ve Yorucu İşler: Belirli bir ağırlığın üzerinde yük kaldırmak, ameliyat bölgesine aşırı stres bindirebilir. Genel kural olarak, ameliyat sonrası ilk yıl mümkün mertebe 20-25 kg’dan ağır kaldırmamaya özen gösterilmelidir. Bir yıl sonrasında, eğer omurga tamamen sağlam bir şekilde kaynamışsa, hasta kendini zorlamayacak şekilde daha ağır işleri yapabilir. Yine de, örneğin taşımacılık gibi sürekli ağır kaldırmayı gerektiren bir meslek, omurganın diğer bölgelerini yıpratabileceği için meslek seçimi veya iş düzenlemesi yapmak gerekebilir. Ev içinde de, ağır mobilyaları itip çekmemek, market alışverişinde tek tarafa aşırı yük binmesini engellemek için ağırlığı iki kola dengeli dağıtmak gibi prensiplere dikkat edilmelidir.

  • Kontroller ve Sağlık Takibi: Ameliyat sonrası ilk birkaç yıl geçtiğinde her şey yolunda olsa bile, omurga cerrahınızın belirlediği kontrollere düzenli gitmek gerekir. Uzun vadede genellikle yıllık veya birkaç yılda bir kontrol yeterlidir. Bu kontrollerde hekiminiz gerek görürse röntgen veya gerektiğinde MR ile omurganızın durumunu değerlendirir. Menopoz sonrası kadınlar veya ileri yaş erkekler için kemik yoğunluğu takibi de önem kazanır; çünkü osteoporoz gelişirse kaynamış omurga bölgelerinde kırıklar olmasa bile bitişik alanlarda sorun yaşanabilir. Bu nedenle, ileri yıllarda kemik erimesine karşı önlemler (kalsiyum/D vitamini takviyesi, gerekirse osteoporoz ilaçları) almak, genel sağlığı korumak skolyoz cerrahisi geçirmiş kişiler için de geçerlidir.

  • Gebelik ve Doğum: Skolyoz ameliyatı geçirmiş kadınların en çok merak ettiği konulardan biri ileride hamile kalıp kalamayacakları ve gebeliğin omurgalarına ek yük getirip getirmeyeceğidir. Yapılan araştırmalar ve klinik deneyimler, skolyoz cerrahisi geçirmiş olmanın gebelik yaşama ve sağlıklı doğum yapma şansını olumsuz etkilemediğini göstermektedir . Omurgada fiksasyon (vidalar/çubuklar) olsa bile, rahim büyüdükçe omurganın uyumu genellikle sorunsuz gerçekleşir. Gebelik sırasında, özellikle füzyon bel bölgesine uzanıyorsa, anne adayının bel ağrısı biraz artabilir ancak çoğu durumda dayanılabilir düzeydedir ve normal bir gebelik süreci geçirilebilir. Doğum konusunda da, sadece skolyoz ameliyatı geçmişi sezaryen endikasyonu değildir; pek çok kadın başarıyla normal doğum yapmaktadır. Epidural anestezi (doğum analjezisi) gerekiyorsa, omurga yapısı nedeniyle anestezi uzmanı teknik zorluklar yaşayabileceğinden önceden bilgilendirme yapılmalıdır. Ancak genel olarak hamilelik ve doğum, ameliyatlı skolyoz hastalarını nadiren olumsuz etkiler . Yine de gebelik planlayan hastaların, hamile kalmadan önce doktorlarıyla görüşerek omurgalarının son durumunu kontrol ettirmeleri ve tavsiyelerini almaları önerilir.

  • Metal İmplantlar ile Yaşamak: Ameliyatla takılan vidalar ve çubuklar ömür boyu vücutta kalmak üzere tasarlanmıştır. Vücut bu implantları genellikle yabancı madde olarak reddetmez; titanyum gibi malzemeler biyouyumlu olduğu için implantlarla bir arada sorunsuz yaşanır. Havaalanı güvenlik cihazları gibi manyetik alan detektörlerinde çoğu zaman problem yaşanmaz; titanyum alaşımlı implantlar genellikle alarmı tetiklemez. Yine de, doktorunuz size implantlarınızın detaylarını belirten bir kart verebilir. Bu kartı havalimanı güvenliğinde ibraz ederek sorunsuz geçebilirsiniz. İmplantlar soğuk havalarda bazen hafif bir hassasiyet yapabileceği şeklinde hasta deneyimleri vardır, ancak bu bilimsel olarak kanıtlanmış bir durum değildir. Omurgadaki metallerin çıkarılması, ancak enfeksiyon veya ciddi implant sorunu gibi özel durumlarda düşünülür. Aksi halde, “düzeltildi bozulmaz” mantığıyla metaller yerinde bırakılır. Ameliyat sonrası yıllar içinde eğer herhangi bir nedenle omurganın MR görüntülemesi gerekirse (örneğin başka bir seviyede disk problemi vs.), modern MR cihazları titanyum implantlardan çok etkilenmeden görüntü alabilir; yani vidalar MR çekimine engel olmaz.

  • Psikososyal Durum: Skolyoz ameliyatı sonrası fiziksel değişimin yanı sıra psikolojik olarak da bir adaptasyon süreci olabilir. Özellikle ergen hastalar için, ameliyat öncesi kamburluk veya asimetri düzeltilmiş olacağı için özgüvende artış sık görülen bir durumdur. Hastalar dik duruşlarıyla kendilerini daha mutlu hissederler. Ancak bazı hastalar da uzun bir süreç geçirdikleri için duygusal olarak etkilenebilir. Bu nedenle, ameliyat sonrası dönemde destek gruplarına katılmak, benzer deneyimleri yaşayan insanlarla iletişimde olmak faydalı olabilir . Aile ve arkadaş desteği de rehabilitasyonun önemli bir parçasıdır. Unutulmamalıdır ki, her bireyin iyileşme deneyimi farklıdır; kendi vücudunuzun ilerlemesini başkalarıyla kıyaslamadan, küçük kazanımları kutlayarak devam etmek gerekir.

Özetle, skolyoz ameliyatı sonrası yaşam bazı yeni alışkanlıklar gerektirse de, hastaların büyük çoğunluğu günlük hayatlarında belirgin kısıtlamalar olmaksızın yaşayabilmektedir . Ameliyatla düzeltilmiş bir omurga, genellikle ameliyat öncesindeki ağır skolyoz haline kıyasla çok daha iyi fonksiyon görür. Birçok hasta ameliyat sayesinde daha önce yapamadığı fiziksel aktiviteleri yapabilir hale gelir. Örneğin, ameliyat öncesi kamburluğu nedeniyle içine kapanık olan bir genç, ameliyat sonrasında özgüvenle sosyal hayatına dönebilir; kronik bel ağrısı nedeniyle yürümekte zorlanan bir erişkin, cerrahi sonrası ağrısız bir şekilde uzun yürüyüşlerin tadını çıkarabilir. Doktor tavsiyelerine uymak, düzenli egzersiz yapmak ve genel sağlığı korumak, ameliyat sonrası yıllarda omurganızın en iyi dostu olacaktır.

Sonuç olarak, skolyoz ameliyatı hakkında kapsamlı bilgiler verdik. Skolyoz nedir, ne zaman ameliyat gerekir, ameliyat ve sonrası süreç nasıldır, riskleri nelerdir, ergenler ve erişkinlerde durum nasıl değişir ve ameliyat sonrası hayat ne gerektirir gibi soruları detaylı şekilde ele aldık. Unutmayın ki her hastanın durumu bireyseldir. Bu rehber genel bir bakış sunmaktadır; kendi doktorunuzun önerileri daima öncelikli olarak dikkate alınmalıdır. Skolyoz cerrahisi, omurga deformitesini düzeltmede yüksek başarı oranlarına sahip, hastaların yaşamını olumlu yönde değiştirebilen bir tedavidir. Doğru zamanda ve doğru ellerde yapıldığında, hem sağlık açısından hem de kozmetik ve psikolojik açıdan yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır. Eğer sizin veya bir yakınınızın skolyozu varsa ve ameliyat seçeneklerini değerlendiriyorsanız, bu bilgiler ışığında doktorunuzla verimli bir diyalog kurabilir, sürece daha hazırlıklı ve bilinçli şekilde yaklaşabilirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle…

Оглавление

Легкий доступ к нашим медицинским услугам

Получите доступ к нужному медицинскому обслуживанию одним щелчком мыши. Запишитесь на прием, получите результаты анализов или проконсультируйтесь с нашими врачами.

ЧАСТО ЗАДАВАЕМЫЕ ВОПРОСЫ

Мы собрали часто задаваемые вопросы, чтобы лучше помочь вам. Вы можете легко найти нужную информацию ниже

АСДАД

У тебя все еще есть что-то на уме?

Мы здесь! Вы можете связаться с нами, чтобы помочь вам как можно скорее.